Emeklilik Yönetimi mi Yaşlılık Yönetimi mi?
Demografik gelişmeler en kolay tahmin edilebilen eğilimler arasında olmasına rağmen, politika oluşturma sürecinde yeteri kadar değerlendirilemiyor. 2050 yılına geldiğimizde dünyada 60 yaşın üzerindeki nüfus, 15 yaşın altındakilerden çok olacak. Dünya yaşlanıyor ve bugünden yaşlı insanların arttığı bir dünya için hazırlık yapmazsak, bu konu önemli bir sorun olarak karşımıza çıkacak.
Yaşlanan bir dünya nüfusu özellikle dünyanın daha az gelişmiş bölgelerinde ekonomik bir sorun olarak da karşımıza çıkacak. Çalışma hayatları boyunca yeterince tasarruf sağlayamamış olan bir toplumda yaşlılığın finansmanı önem kazanıyor. Dünyada günde bir doların altında bir gelir ile yaşayanların üçte ikisi bu tip ülkelerde yaşıyor. Bu ülkelerde yeterli bir sosyal güvenlik sistemi yok. Bu nedenle yaşlıların yaşam kalitesi aile bağlarının gücüne bağlı. Aile onların tek sosyal güvenlik sistemini oluşturuyor.
Bu konuda yapılan çalışmalar özellikle erkeklerin yaşlandıkça sosyal çevrelerinin daraldığını ve aileye olan bağımlılığın arttığını gösteriyor. Ailelerin yaşlı bakımı konusunda teşvik edilmesi, yaşlı bir toplumla baş edebilmenin en etkin araçlarından birisini oluşturuyor. Bu konuda eğitilen aile bireyleri sadece kendi ailelerindeki yaşlılara bakabilmek açsından değil, aynı zamanda ekonomik bir faaliyet olarak gelir düzeyini artırabilmek açsından da fayda sağlayabiliyor.
Yaşlılıkta kaliteli hayat sürebilmenin en önemli araçlarından birisi verimli olarak çalışabiliyor olmak. Bu nedenle, özellikle mecburi emeklilik yaşı uygulamalarının değişen demografik trendlere uyarlanması ve yaşlılara iş bulmada fırsat eşitliği sağlayan politikaların uygulanması önem kazanıyor. Yaşlıların çalışma hayatına katılım sürelerini uzatabilmek için onların eğitiminin güncellenmesi de gerekiyor. Bu nedenle, yaşlanan bir dünyada sadece gençlere değil, ileriki yaşlardaki insanlara da sürekli eğitim sağlayabilmek üzere politikalar geliştirmek gerekiyor.
Yaşlıların çalışabilmeleri sadece ekonomik nedenlerle değil, hayata bağlanabilme açısından da önemli. Bu nedenle, gönüllü kuruluşlarda görevler üstlenebilecek yetkinlikler kazandırılması, onların hayat kalitesini artıran bir unsur oluyor. İnsanlar faydalı olduklarını hissettikçe hayata bağlanıyorlar ve daha kaliteli bir yaşam sürebiliyorlar.
Yaşlılıkta sağlıklı olabilmek, sadece sağlık sorunlarını çözebilmeye değil, aynı zamanda onları önleyebilmeye de bağlı. Bu nedenle daha sağlıklı bir toplum için önleyici hekimliğe ağırlık verilmesi gerekiyor. İnsan alışkanlıklarının eseridir. Bu nedenle, sağlıklı yemek yemek, düzenli spor yapmak, sigara gibi zararlılardan uzak durmak, aşı ve düzenli sağlık kontrolleri gibi koruyucu önlemleri almak alışkanlıklarının toplumda yaygınlaşması için bilgi sunumu ve teşvik mekanizmalarının geliştirilmesi daha sağlıklı bir toplum için gerekli politikalar arasında sayılabilir.
Yaşlıların alış veriş, eğlence, ibadet, sosyal aktivite gibi gereksinimlere kolay ulaşabilecekleri altyapı sistemlerinin kurgulanması ve kamu yatırımlarının bu anlayış ile gerçekleştirilmesi yaşlılıkta daha kaliteli bir yaşam süren bir topluma ulaşabilmeye destek olacaktır.
Özetle, kamu yatırımlarından, finansman sistemlerimize; sosyal yapıdan, günlük alışkanlıklarımıza kadar farklı yaklaşımları teşvik etmek ve desteklemek yaşlanan dünyada yaşam kalitesini geliştirebilmek için şimdiden üzerinde çalışılması gereken politika alanları olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu konu sigortacılık sektörümüzü de doğrudan ilgilendirmektedir.
Ülkemizde 20-22 Şubat 2019 tarihinde “Birinci Yaşlılık Şurası” düzenlenmiştir. Bundan sonraki bir yazımda da o Şura’da alınan kararlardan bahsedeceğim.